I Karabağ Savaşı’nda savaş alanında çekim yapan muhabir 1992 yılında tankın üzerinde duran genç adama soruyor:
”İsmin ne?!”
”Albert Agarunov”
”Milliyetin ne?!”
”Yahudiyim”
”Peki, nede burdasın?!”
”Burası benim de Vatanım! Azerbaycanlıyım ben de.”
Bunu tankcı asker, 8 Mayıs 1992 tarihinde Şuşa’da şehit olan Yahudi asıllı Azerbaycanlı asker Albert Agarunoviç Agarunov söylüyordu. Azerbaycan burayı kendi öz Vatanı olarak bilen herkesin uğrunda canını seve seve feda edeceği bir ülkedir. Milli kimliği hiç önemli değil, dini hiç önemli değil, bu topraklar üzerinde doğup bu Vatan’ın suyundan içip havasından soluduysa yeterlidir zaten. I ve II Karabağ Savaşlarında biz bunun örneklerini çok gördük. Omuz omuza savaşarak Vatanı düşman işgalinden kurtarmak adına yemin etmiş Vatan askerleriyle doludurbu ülke. Ölürse şehit olacağını, kalırsa gazi olacağını bildiğinden ve Vatanı kutsal emanet olarak kabullendiğindendir ki, her işgalden kurtardığı Vatan toprağında sırtını bir taşa yaslayarak gümeşin batışını seyediyor, kuşların sesiyle dünyanın en tatlı melodisiymiş gibi dinliyordu. Ha, bakmayın, siz onun öyle duygusallığına, gerektiğinde bir Aslan parçasına dönüşüyor. En geçilmez bayırları geçer, surlara tırmanır ve Şuşa örneğinde gördüğümüz gibi düşmana en beklenmedik anda, en beklenmedik yerden saldırmasını biliyor. Ve mutluluk naraları:
”Aziz Şuşa, sen artık özgürsün! Aziz Şuşa, biz seni işgalden kurtardık!”
Neden Şuşa’dan bahsettim?! Sİzce, bir rastlantı mıydı?! Bence, değil. Zira, yazının başında da söylediğim gibi şanlı Azerbaycan askeri Albert Agarunovich Agarunov Şuşa’da şehit olmuştu. Vatan, millet adına, devlet adına! Şehitliğinden önce Ermenileri ciddi anlamda bir haylı zora da soknuş, kaç tane Ermeni tankını imha etmeği başarmıştı. Vatanını canından da çok seven Albert Agarunov’u anlamak, onun canından da çok sevdiği Vatanını işgalde görmeğe dayanamamasının farkına varmak çok önemli. Yüzyıllardır, binyıllardır yaşadığı Azerbaycan topraklarında onun dedelerinin, atalarının mezarları bulunuyor. Bu milllet bu topraklarda çoktan bir bütün olmağı, yekvücut birbirine yaslanmağı öğrendi, düğünlerde beraber kol kaldırıp beraber dans etti, cenazelerde birbirinin derdine ortak oldu. Milletçe dostu da, düşmanı da birdi. Onu da, beni de, bu topraklarda, bu cografyada bulunan herkesi de 1905’te, 1918’te Ermeniler katlettiler, bir çukura doldurup üzerini kapadılar. Cesetleri, kemikleri birbirine karıştı. Ruhları aynı semaya doğru uçuverdi.
1969 yılının 25 Nisan’ında Bakü’nün Emircan kasabasında doğan Yahudi asıllı Azerbaycanlı Albert Agarunov’un da bu Vatanı, Anamız Azerbaycan’ı sevmesinin tek nedeni işte yüzyıllarca üzerinde yaşadığı topraktan, etrafında bulunan insanların canında, kanında bulunan bu topraklarda yaşayan, ülkesini seven insanlara karşi duyulan sevgi ve saygıydı. Ülkemizde asırlardır süregelen çokkültürlülük geleneği o denli insanların yüreğine, ciğerine işlemiş ki, kimse kimsenin dinine, diline, gelenek ve göreneklerine karışmadı, karışmıyor ve dahası bundan sonra karışmayacak. Camiilerde, kiliselerde, sinagoglarda Vatan için dua eden insnları hep gördük. Farketmez namaz mı kılıyor, mum mu yakıyor, sinagoga mı gidiyor, önemli olan insanın içini kıpırdatan olaganüstü güzel duygulara sahip ya. Burasını kendi öz Vatanı biliyor ya, içinde omuz omuza yaşadığı, sevindiği, hüzünlendiği, güldüğü, ağladığı VATANDAŞını kendi öz kardeşi olarak görüyor ya, önemli olan odur zaten. Ermeniler 150 yıl yaklaşık bu topraklarda yaşadılar, sonuç?! Topraklarımızı işgal etmeğe kalktılar. Topraklarımızı işgalden kurtardığımızda nasıl bir manzarayla karşılaştık?! Şehirleri, köyleri, kasabaları yoketmişlerdi, harabeye dönüşmüştü heryer. Sadece Türk ve Müslüman izlerini mı yoketmeğe kalkmışlardı?! Asla! Tüm kültürleri, tüm anıtları, tüm camiileri, tüm kiliseleri…
Kutsallık adına, insanlık adına neyimiz vardısa, hepsini silmişlerdi yeryüzünden. Ama hiç önemli değil, biz o topraklara tekrar geri döndük ve tekrar o toprakları Cenet’e dönüştüreceğiz.
Bugün Bakü’nün merkezinde bir heykel var: bir Kahraman’ın heykeli… Ve o kahraman tankının üzerinde durmuş bizleri gururla seyrediyor. Doğum gününde onun anıtının etrafında toplananlar bu sene onun yanına bir gaip edasıyla gelmişler. Artık Şuşa özgürşüğüne kavuştu. Kahraman Azerbaycan askeri kanı, canı bahasına işgalden kurtardı o toprakları. Şehit oldu, gazi oldu, ama o topraklar özgürlüğüne kavuştu sonuna. Ruhun şaddır eminim, Albert! Kaygılı gözlerin yollardan çekildi. Artık rahat uyuyabilirsin! Emanetin emin ellerde!
Oktay Hacımusalı